Yaşam Büfesinde “Küçük Beceriler”

“… Yaşam büfesinde SSTC ile geçtiğim sırada kalmak her zaman öyle pek söylendiği gibi kolay olmadı. Disiplinin bir adım ötesi olan “tutku”yu canlı tutmak hep gerekti. Biraz da eza cefa içeren tutkunun damarları tıkadığı da bir gerçek…”

Merhaba

Ne kadar da rahattım. Teknik Bölümde ustalaşmıştım. İşlerim kolay sayılırdı. Yıllık programım vardı. Programa ulaşmak pek zor değildi. Bitki beni dinliyordu. Böcek beni dinliyordu. Ülkesel krizin öncüsü gibi “satış” bölümümüzde çözülmeler başlamıştı (1993). Kariyerinde ilerlemekte olan bölge müdürümüz sürpriz bir şekilde ayrılmıştı. Kornişon yetiştirmeye karar vermişti. Diğer bölgeden deneyimli satışçıyı yönetici olarak transfer ettik. Beklentisi olan yerel satışçı mutsuz oldu. İlginç olan, gelen de mutluluğu yakalayamadı. Bir yılı doldurmadan geri döndü. Döndüğü yerdeki satışçı mutsuz oldu. Mutsuzlar arttı. “Vaziyeti kurtarma” misyonuyla satışa bölge müdürü oldum. Sanki herkes mutluydu. Birileri “hadi canım sen de !” diyebilir. Bu görüşlere açığım. Aradan üç ay geçmeden 1994 krizi gelip çattı. Şoktaydık. Sümbülzade Vehbi’den “rücu şiirleri” okuyorduk. Müşteriler batıyor ve biz onları Londra’da ya da Singapur’da eğlendirmeye çalışıyorduk. Büyük konular bizi üzmüyor; küçük şeylere takılıyorduk. Teknik’ten transfer oluşuma sevinememiştim. Müşteri beni dinlemiyordu. Batmakta olan müşteri küstahlaşıyordu. Bunalıyordum. Diğer yazımda açıkladığım “Manisa pamuklarında beyaz sinekle şavaşımda seferberlik ilanı“yla ekibimle birlikte “kurumsal ziraatçılığa odaklanma“yı yeğlemiştim. Böylece “zorlukların orta yerinde mutlu” olmayı öğreniyorduk. Ne günlerdi…

Aklıma takılan ve bu yazıma konu ettiğim kavram “küçük şeyler“di. Bu kavramı 2005 de Paris’te katıldığım “çerçeve çalışmalarında en çok sevdiğim “küçük beceriler“le ilişkilendirmeyi istiyorum. Ne güzel başlamıştık 2005 yılında kurumsal liderlik modelimizi yaymaya. Modelin ortasına bir “omurga” yerleştirdik. Bilgilerimizi artırırken becerilerimizi keskinleştiriyor ve “dostane duruşu“umuzu şekillendiriyorduk. Paris’ten hemen sonra bütünleşik olarak Çeşme (İzmir) de Zoralı toplantımız oldu. Öğrendiklerimizi başarıyla yerelleştirmiştik. Ardından Abant’ta Sevgili AŞ ın liderliğinde öğrendiklerimizi grubumuzla sinerjik olarak paylaştık. Hızımızı alamadık. Tüm gruba erişmek için Çorlu’da, İzmir ve Çeşme’de “konuşma halkaları“nda “Johari Penceresi“nden bakmaya çalıştık. Bu çalışmaların yararına öylesine inanmıştık ki 2008 yılının başında yeni bir öğrenme yolculuğu talebini şu içten sözcüklerle süslüyorduk: “Çerçevemizi kırdılar”. Mükemmel bir ifadeydi. Yirmidört yıl severek ve hergün öğrenerek çalıştığım kurumum bu çalışmaları üçüncü düzeye çıkararak (ki ana mesajını “liderlere ilham vererek…” gibi oluşturmuştu) sürdürebilseydi, yaratıcı iç seslerimiz dışta çınlayacaktı, çok güzel şeyler olacaktı. Nedendir bilinmez öylesi yüksek heves sönüverdi. Muhtemelen konunun sponsoru etkinliğini yitirdi. Her neyse…

Daha sonra “çerçeve çalışmaları“nın omurgasını oluşturan “küçük beceriler (micro-skills)“i daha sonra derinliğine inceleme olanağım oldu. Bu incelemeler beni zaman yolculuğuna çıkardı. Önce yine S.Jobs‘un sözleri kulaklarımda çınladı ve “geleceğe uzanan küçük beceri noktalarını birleştirebilmek için geçmişe bakma”yı yararlı gördüm. Yine yukarıdaki öyküye döndüm ve o sıralarda yazdığım duvar yazılarına kaynak olarak kullandığım Nüvit Osma‘nın “İnsan Mühendisliği” kitabını on yıl sonra tekrar okudum. Hemen ardından da Prof.Dr.Üstün Dökmen‘in “Küçük Şeyler” kitaplarından yaşam büfesinde sırada kalma gayretlerimi güçlendirmek için yararlandım. Size de öneririm.

Küçük beceriler“in derlendiği döküman tam bir hazine. Yaşam büfesindeki self servis başarılar için SSTCyle sıraya geçenlerin sırada öne geçmek için kullanabilecekleri mükemmel bir kaynak. Ne mutlu onun değerini bilene… Ceplerde kolaylıkla taşınabilecek olan bu görselin kapsamı, Liderlik ve Koçluk için tam bir rehber… Yola önce “Sen seni bil; sen seni… Bilmez isen sen seni...” gibi başlıyor. SSTC de öyle yapıyor ve önce “kendini tanı” diyor. Dört ana bölümü var. toplam 32 küçük beceri içeriyor. Birkaçını örnek olarak vermek istiyorum.

En sevdiğim küçük beceri, MAS’lı Öykücü Mustafa olarak benim üstüme cuk oturuyor. Adı İngilizce: Journaling. Türkçe açılımı “her zaman, her koşulda bilgi edin ve bilgileri kaydet“. Neler olduğu ve olanların nasıl yansıdığını öğrenmek için sürekli uyanık olun. Anahtar sözcük “yazmak“tır. Yaz. Sürekli yaz. Düzenli yaz. Bunu bir disiplin ve beceri olarak düzenli olarak gerçekleştir. Bu öğrenmeyle içindeki yaratıcılık sürecini etkinleştir. Bunun için kişisel bir ajandan ya da not defterin olsun. Bu defter her an uzandığında kolaylıkla erieşeceğin bir yerde yazman için hazır bulunsun. Gece gündüz deme düşünceleri ve fikirleri bu deftere anında kaydet. Evde veya işte aklına gelenleri kaydettiğin notlarını arkadaşlarınla, iş arkadaşlarınla paylaş. Bu kayıtlarda sözcükler kadar imgeler, semboller kullan. Düşünceleri, fikirleri, soruları, duyguları ve hatta hayalleri görselleştir. Her zaman veya sıklıkla notlarını gruplandır, konularına göre ayır ve öngörülerin şekillenmesi için yeniden değerlendirmeye zaman ayır.

Ben bu işi günlük olarak kırk yıldır yapıyorum. Düzenli olarak yapıyorum. El yazımla ve hatta dolmakalemle renklendiriyorum. Özellikle sözleri orijinal sözcükleriyle anında kaydediyorum. Bazen bir peçeteye ya da tuvalet kağıdına anında yazdıklarımı hemen günceme aktarıyorum. Rutinleşen toplantılarda daha çok oturuş sıralarını, konuşmalardaki yandaşlığı ya da muhalafeti, söylenmeyenleri, mimikleri, gözlerin sözlerini yazıyorum. Bu yazılarımın pekçoğunda bunları öykülendireceğim ve yaşayarak öğrenme, eğlenerek öğrenme yolculuklarının etkinleştirilmesine katkıda bulunacağım.

Yukarıda “Lead Self (Kendine Liderlik)” bölümüne ait sekiz küçük beceriden biri olan “Journaling“e biraz değinmek istedim. Tekrar edeyim, anahtar sözcük “yazmak”tır.

Yaşam büfesinde self servis olan başarılara ulaşma amacıyla SSTCyle sıraya geçmiş olanların sırada kalıp kalmadıklarını kendilerinin öğrenmeleri için, sırada öne geçme çabalarını nicelleştirmek için önerim: Yazın. Okuyun. Yorumlayın. Paylaşın.

Yolunuz hep aydınlık olsun.

Öykücü (mustafa@copcu.com)